13 Mart 2009 Cuma

12 Mart 2009 Perşembe

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ


Sonuç olarak Anı Yaşamak var Anı Yaşamak var... İki kavramı bir birinden ayırmak gerek… "Anı Yaşamak" hem fizyolojik hem psikolojiktir. Her insanın temel ihtiyaçları vardır; açlık, susuzluk, nefes almak, uyku gibi. İnsanlar ancak bu ihtiyaçlar giderildiğinde kendilerini güvende hissetmeye başlayabilirler. Fiziksel ihtiyaçlarımız giderildikten sonra insanlar ile ilişki kurmaya olan ihtiyacımız ön plana çıkar. Ailemiz, arkadaşlarımız ve diğer insanlar tarafından kabul edilmeye, onlardan biri olduğumuzu, grubumuz içinde değerli olduğumuzu hissetmeye ihtiyacımız vardır. Sadece bir grubun parçası olmak yeterli olmaz, aynı zamanda kendimiz olmaya, yeteneklerimizi keşfetmeye, başarılı olmaya, takdir edilmeye, potansiyelimizi tam olarak kullanabilmeye ihtiyaç duyarız. Yani özetle bir insanın mutlu olabilmesi için hem fiziksel, hem psikolojik ihtiyaçlarının giderilmesi gerekir. İnsanlar ihtiyaçlarını gideremeyince mutsuz olurlar ve acı çekerler.

İnsanların ihtiyaçlarını giderememesinin en büyük nedeni bunu nasıl yapacaklarını ailelerinden öğrenememiş olmaları ve sürekli başka insanlara bağımlı kalmalarıdır. O zaman yaşadıkları olumsuz tecrübelerin etkisinden kurtulmakta zorlanırlar. İnsanların kendileri adına ihtiyaçlarını keşfetmelerini ve çözmelerini isterler. Beklentileri gerçekleşmeyince nefret, kıskançlık, aşağılık duygusu, güven eksikliği gibi duygular yaşarlar.

"Anı Yaşamak" kavramı bu noktada ikiye ayrılıyor bence.
1. Geçmişte takılıp kalanlar ve anı bu geçmiş tecrübeler ile yaşayanlar
2. Geçmişten ders alarak ve geleceği planlayarak anı gerçekten yaşayanlar

Kişi geçmişte takılıp kalmış ise ve suçluluk duygusu, pişmanlık, kendine güven eksikliği, utanç, korku, nefret, intikam gibi duygularından kurtulamıyor ise hem bu günü hem geleceği bu duyguların etkisi altında yaşıyor demektir. Örneğin, geçmişte çok sevmiş ama terkedilmiş bir insanın, karşısına çıkacak herkesin onu terkedeceğine inanması ve dolayısıyla asla bir daha insanlara yaklaşmaması gibi. Bu durum kişinin ihtiyaçlarının farkına varmasına ve çözüm üretmesine engel olur. Örneğin insanlar ile ilişki kurma, sevme, sevilme, takdir edilme, başarma gibi ihtiyaçlarını farkedememesi gibi. Kişi ihtiyaçlarını göz ardı edince mutsuzluklar ve acılar yaşar. Fakat bu mutsuzluğun nereden geldiğini bilemediği için kalıcı ve sağlıklı bir çözüm üretemez ve çektiği acıdan bir şekilde kurtulmaya çalışır. Bunun için kısa vadede zevk ve keyif veren her tür yöntem kullanılabilir: Aşırı yemek, aşırı uyumak, madde bağımlılığı, aşırı çalışmak, aşırı seks, şiddet, kumar gibi.

Eğer kişi geçmişi geride bırakabilmiş, gereken dersleri alabilmiş ve anı gerçekten yaşayıp ihtiyaçlarının farkına varabiliyorsa, bu ihtiyaçları giderebilmenin yollarına bakabilir. Örneğin acıkınca beğenilmeme korkusu ve kendine güven eksikliği içinde kendisini bayılma noktasında aç bırakmak yerine, tadını çıkararak yemek yemek gibi. Yada başarısız olmak ve sevilmemek korkusu içinde 18 saat çalışmak yerine yorulduğunda dinlenmesi gerektiğini farketmek gibi. Bazı ihtiyaçlar uzun vadeli olabilir ve kişinin anlık zevklerinden vazgeçmesini gerektirebilir, mesela bir ev almak, bir meslek sahibi olmak, bir yuva kurmak gibi. Bazı ihtiyaçlar ise daha kısa vadeli olabilir, örneğin yalnızlık hisseden bir kişinin arkadaşları ile zaman geçirmeye karar vermesi gibi... Bilinçli ve anı yaşayabilen kişiler ihtiyaçlarına bakarak uzun ve kısa vadeli hedefler belirleyebilirler.

Günümüzde gerek medya, gerek politikacılar bu insanların duydukları derin boşluk hissinden, acılarından, mutsuzluklarından kaçma çabasından çıkar sağlamak, kar elde etmek, para kazanmak ve kullanmak için her yolu denerler ve denemeye devam edeceklerdir. Çünkü mutsuz bir insanın acısını dindirmek için kısa vadeli çözümlere ihtiyacı vardır, o halde bağımlılık yaratabilecek her tür ürün her zaman alıcı bulacaktır.

Sonuç olarak Anı Yaşamak var Anı Yaşamak var... İki kavramı bir birinden ayırmak gerek…

Alıntı (canoca blogcudan)

11 Mart 2009 Çarşamba

8 Mart 2009 Pazar

Kadınım

Kızıl gecede tutuklandım
Ve göbek bağımda sancılandı hayat
Ölüm yolculuğum başladı

Gelmek kolaydı
Gitmek zor
Kan oturmuş gözlerimle
Güldüm umarsız

İsmim ÇİÇEK kondu da
İşitmedik...
Bakır rengi zaman haritasında
Çocuktum denizsiz
Büyüdüm
Çoğaldım kederimle...

Bahtımın göz karasında
Sorgum çetindi
Bu cehennemde
Akıp gitseydim
Düş bozumlarından
Çok mu sevdin
Paylaşılmaz canından
Yapayalnızım bak!
Eskidim bak!
Çık gölgenden ey adamım!
Kadınım!
Yaşıyorum isimsiz

Bir daha çaldır o türküyü
Beni ağlatmalı
Sevdanın ayyukasından dökülmeliyim
Islak avuçlarına
Bu gece de gücendim ay`a yıldıza
Hayalini çaldılar
Esridim yalnızlığa
Ve kimsesizliğimde
Seni hiç düşünmedim

7 Mart 2009 Cumartesi

AYNALARDA KAYBOLDUK


Biz aşkı karlı dağlarda yaşadık
Yüreklerimiz de öylesine yaman
Öylesine uçurumduk
Yaban güllerin ince dalıydık
Uzaklar çığ gibi çökerdi omzumuza
Çaresizlik de kuytularda
Üşürdük sevgili
Hasretin cehennem ateşinde

Güneş sızıntı bile olamadı
Yolumuzda
Biz karlı dağlarda yazılıydık
Yetmeliydik düşlerimize
Yumduk gözlerimizi
Gece uykumuzu çaldı
Hüzzam şarkılarına katıldı sesimiz
Yıldızlar ağladı
Yıllar tükendikçe aynalar
Üşürdük sevgili
Hasretin cehennem ateşinde

Biz aşkı karlı dağlarda yaşadık
İki kardelendik
Zincire vurmuştuk hayallerimizi
Kader duvarında
Engeller karadan kara
Sevdamız akdan ak
Umuttan bir mum yaktık
Ötesine varamadık
Üşürdük sevgili
Hasretin cehennem ateşinde

Biz aşkımıza
Yürek yüreğe sarıldık
Gözbebeklerimizde saklandık
Biz sırdık
Aynalarda kaybolduk
Aynalarda kaybolduk

Meryem ASLAN

5 Mart 2009 Perşembe

Kaçkar Dağı Tırmanışı / 1 – 5 Ağustos - 2008

Can Abim Fikret Şimşek Yüreği dağlara sevdalıdır onun sitemde Kaçkar Dağlarına yaptığı yol hikayesini yürek kaleminden aynen dost okurlarımla paylaşmanın sevinci içindeyim...
************************************************************************************

.... Sevgli dostlarim, fotograflari tiklarsaniz orjinal büyüklügünde görebilirsiniz. / iyi seyirler...


"Dağlarda olacağım yine
Şahikalarında şarkılar söyleyeceğim
Haykıracağım o sessizliğe
Melekler duyacak beni
Yıldızlar toplayacağım
Uçsuz bucaksız uzaklara bakacağım
Yine iksir gibi sularından içeçeğim
Çiçekler toplayacağım
Bir derenin kenarında, anasının kucağında uyuyan bir bebek gibi uyuyacağım..."



2003 yılı çıkmıştık en son. Yaşadığımız o günleri anlattığım yazımın finaliyle başladım yazıma.
Bu üçüncü gidişimizdi Kaçkarlar’a. Beş yıl aradan sonra yine öyle sevinçle düştük yollara. Her gittiğimizde yine geleceğiz diye söz vermiştik. Doyamıyorduk, öyle güzel ki Kaçkarlar "O sularından içen iflah olmaz" demişti Halim Diker kardeşim bana. Şimdi onu daha iyi anlıyorum. Yine dönüş yolunda, bir daha nasıl gideriz diye planlar yapmaya başlamıştık bile. Yalnız bir daha uçakla olmazsa gitmem. Bu sefer çok zor geldi bana otobüsle yolculuk.

1-Ağustos- /Yusufeli'ne vardığımızda saat 15.00 di. Olgunlar'a giden minibüsler gitmiş, ancak Barhal'a kadar minibüs bulabilmiştik. Oradan da denk gelirse gideriz, yoksa kamp atarız Barhal deresinin kıyısında dedik ve Barhal'a kadar geldik. Barhal beş yılda epey değişmişti.



Dağcıların konaklayacağı pansiyonlar yapılmış. Küçük barakadan evler. Çok da güzel olmuş. Orada işletmeci arkadaşın çay ikramı bize çok iyi geldi. Sonra araba bulamayınca biz de kamp atacağımız yere yürüdük.



Tam çadırımızı açmıştık ki Mevlüt arkadaşımız koşarak geldi. "Toparlanın bir kamyon gidiyor yukarıya, sizi de söyledik götürecek" dedi. Bir bayan vardı küçük çocuğu ile Yaylalar Köyü'ne gidicekti, onu da almış kamyoncu. Onlar zaten tanışıyorlar. O yörenin insanları birbirini tabii ki tanıyor. Kamyonun arkasında tuğlaların üzerinde hoplaya zıplaya o virajlı ve bazı yerleri epey bozuk olan yola devam ettik. Karanlık çökmeye başlamıştı ki nihayet geldik Mikelis'e. Biraz orada bekledik. Yaylalar'a bizi o köyden biri gelip ciple götürdü. Bayanı Yaylalar Köyü'nde bıraktık. Üç kilometre yolumuz kalmıştı, arkadaşlar sağ olsun bizi Olgunlar'a kadar çıkardılar. Gecenin bir vakti orada artık para değil de insanlık öne çıkıyor tabii ki. Otuz bin TL. aldı arkadaşlar bizden. Sağ olsunlar. Ki yüz bin versek çıkamazdık. Götürmeseler bir yere çadır kuracaktık. Olgunlar'da pansiyonda kaldık o gece. Yorulmuşuz, öyle de güzel uyuduk.

DEVAMI GELECEK EFENDİM